Giyinmek yalnızca dış dünyaya sunulan bir görüntü değil, içsel bir ifade biçimidir. Bazen bir kumaşın tenimize değdiği an, kendimizi daha güçlü, daha yumuşak ya da daha özgür hissederiz. Tam da bu noktada kumaşların, yalnızca bir “malzeme” değil; ruh hâlimizi şekillendiren sessiz birer dil olduğunu fark ederiz.
Kumaş, bir kıyafetin sesi gibidir. Kimi zaman yumuşak bir fısıltı gibi üzerimizde süzülür, kimi zaman sert bir dokunuşla sınır çizer. Akışkan kumaşlar ise bu anlatım biçimlerinin en zarif olanıdır. İnce, hafif ve vücuda hükmetmeyen bu dokular; kadını sınırlamak yerine onunla birlikte hareket eder, adım attıkça şekil değiştirir, rüzgarla dans eder.
awaywithus olarak tasarımlarımızda tercih ettiğimiz kumaşlar; kadının doğallığına ve içsel gücüne alan açmayı hedefler. Bizce bir elbise, vücuda hükmetmemeli; onunla uyum içinde, nazikçe var olmalıdır. Çünkü özgürlük yalnızca bir fikir değil, hissedilmesi gereken bir akıştır. Bu yüzden her parçanın üzerinizde sadece durmasını değil, sizinle birlikte akmasını istiyoruz.
Moda dünyasında sıkça göz ardı edilen bu duygusal boyut, aslında giyimin özünü oluşturur. Akışkan kumaşlar taşıyana şu mesajı fısıldar: "Sen ne isen oyum." Çünkü her kadının farklı bir ritmi, kendi iç sesi ve kendine ait bir yürüyüşü vardır. Ve bir elbise, bu özgünlüğe eşlik edebilmelidir.
Gündelik hayatın hızında, sabit formlar ve baskın yapılar arasında, üzerimizde akan bir kumaşın hafifliğini hissetmek; bize küçük ama derin bir nefes alanı açar. Bu, bir tür “içsel lüks” halidir. Gösterişli değil ama anlamlı; sessiz ama güçlü.
Sonuç olarak, kumaşlar sadece tasarımların yapıtaşı değildir. Onlar hislerin taşıyıcısıdır.
Ve biz, awaywithus’ta her parçayı bu anlayışla oluştururuz.
Çünkü bizce zarafet, bedenin değil; ruhun özgürlüğünden doğar.